Adana’da En Çok Ne Yetişir?
Adana… İlk kez gittiğimde, içimde bir heyecan vardı. Hem de öyle bir heyecan ki, sanki bir yerin ruhunu çözmeye, o toprakların dilini anlamaya çok yakın bir yerdeydim. Kayseri’nin karasal havasından, Adana’nın o nemli sıcaklarına adım attığımda, birden her şey değişti. Beni bekleyen sadece farklı bir şehir değil, aynı zamanda Adana’nın en çok yetiştirdiği şey: hayal kırıklığı ve umut arasındaki ince çizgi oldu.
İlk Gün, Sıcaklık ve Beklentiler
Adana’ya geldiğimde, ilk olarak o beklediğim sıcaklık beni sarstı. Kayseri’nin karasal ikliminden alışık olduğum soğuklar yerini, yüzüme vuran o nemli sıcak havaya bırakmıştı. Yavaşça yürürken, her şeyin çok farklı olduğunu hissettim. İnsanlar, caddelerdeki kalabalık, hava… Hepsi bana yabancıydı ama bir yandan da tanıdık bir şeyler vardı. O tanıdık şey, Adana’nın insanına has o rahat, neşeli havasıydı.
Bir süre sonra, Adana’nın her yerinde aynı soruyu sordum: “Adana’da en çok ne yetişir?” Birçok kişi gülümsedi ve tek bir cevap verdi: “Tabii ki, sıcağa dayanıklı şeyler!” Ama ben bunu sadece fiziksel bir cevap olarak almadım. Burada, toprağın ürünlerinden çok, insanların içindeki hayata tutunma çabası da büyüktü.
Bir Akşamüstü, Caddelerde Yürürken
Bir akşamüstü, Adana’nın sıcağında biraz daha fazla yürüdüm. Caddelerde, küçük bir dondurmacıya uğrayıp, karamel ve kaymaklı dondurmanın tadını çıkarırken, oradaki insanlara dikkat kesildim. Bir çift, genç yaşlarına rağmen sabırsızca birbirlerine bakıyorlardı, gözlerinde bir umut vardı. Öte yandan, yanlarında bir çocuk, “Baba, şunu alabilir miyim?” diye sorduğunda, babasının cebinden çıkardığı birkaç kuruşla küçük bir oyuncak aldı. O an, burada yaşayanların, her gün yaşadığı hayal kırıklıklarıyla baş etmeye çalıştığını fark ettim.
Adana’da en çok yetişen şey, toprakta değil, insanlarda gibiydi. Ne kadar zorlanırlarsa zorlansınlar, hep bir umutları vardı. “Yetişen” kelimesinin, sadece bir tarımsal ürünle değil, bir insanın ruhundaki azimle de ilgili olduğunu anladım. Adana’da hayatta kalmak için en çok gereken şey, o içindeki umut. Ve belki de en çok yetişen şey, o umutla birlikte sabırdı.
Bir Akşam, Meyhane Sohbeti
Bir akşam, bir arkadaşım beni Adana’nın ünlü meyhanelerinden birine götürdü. Meyhane, o kadar samimi ve sıcak bir yerdi ki, her şey bir anda başka bir hâl aldı. İçeride neşeli bir kalabalık, şarkılar söylüyor, nar çiçeği kokuları havada uçuşuyordu. Bir grup arkadaş, sofrada birbirlerine kahkahalar atarak sohbet ederken, bir köşede oturan yaşlıca bir amca, sessizce yanlarına katıldı. Konu Adana’nın meşhur yemeklerine gelmişti. Herkes aynı şeyi söylüyordu: “Burada yemekler bir başka olur!”
Benim aklımda hâlâ aynı soru vardı: Adana’da en çok ne yetişir? O anda yaşlı amca, yavaşça başını kaldırdı ve gözlerinde derin bir anlamla şu cevabı verdi: “Burası, bambaşka bir yer. Burada, insan yüreği ve toprak aynı anda yetişir. Ne zaman ki toprağa biraz umut ekersen, yeşerir.” Bu cümle, bir anda benim bütün Adana algımı değiştirdi. Yani, aslında bu şehirde yetişen tek şey toprak değil, insandı.
Hayal Kırıklığı ve Umut Arasında
Adana’da birkaç gün geçirdikten sonra, şehrin bir diğer yüzüyle de tanıştım. İnsanlar burada, hayatı belki de diğer şehirlerden daha zor yaşıyorlardı. Ancak bir şey vardı ki, her zaman bir umut vardı. Herkesin içindeki direnç, yaşama sevincini kaybetmemesi, en çok yetişen şeydi. Güneşin yakıcı sıcağında, toprağa sıkıca tutunan pamuk tarlaları bile bu umudu simgeliyordu. O an anladım ki, burada, sadece tarıma dayalı bir hayat yoktu, aynı zamanda insanların içindeki hayatta kalma mücadelesi vardı.
İzmir’e, Kayseri’ye, İstanbul’a benzer şehirlerden farklıydı burası. Gözlerin, insanın içindeki derinlikleri daha çabuk fark ediyordu. Adana, aslında bir yüzeyde hep sıcak ve sert olabilir ama içinde derin bir sevgi, dayanıklılık ve umut barındırıyordu. Zor zamanlarda, en çok yetişen şey, belki de bu ruhsal dirençti.
Sonuç: Adana’nın Gerçek Hikayesi
Adana’da en çok ne yetişir? Toprağında en çok pamuk ve nar yetişir derler, ama ben diyorum ki; Adana’da en çok umut ve direnç yetişir. Burada insanlar, zorluklarla savaşırken, bazen en büyük gücü birbirlerinden alırlar. Adana’nın toprakları belki verimli ama, Adana’nın gerçek verimi, insanların kalplerindedir. Bu, belki de hayatın en büyülü tarafı.
Kayseri’deki evime dönerken, Adana’yı daha çok sevdiğimi fark ettim. Çünkü bu şehirde, her zaman yeniden başlamanın ve umudun bir sembolü var.